”Yaratıcılık başkasından öğrenilmez. Yaratıcı olmanın tek yolu okumak ve yazmaktır. Gerisini insan kendi başına, pes etmeden düşe kalka öğrenir”
Mektup biçiminde yazılmış kitapları hep sevmişimdir ben.
Hele hele bu mektupların konusu yazıyla ilgiliyse. Ders çalışır gibi okumak farzdır benim için yani 🙂
Bu mektuplarda baş rolde , yok yok ameliyat masasında roman var 🙂
Marıo Vargas Llosa, muhteşem bir gösteri sergilercesine romanı kesip biçiyor, milim milim didikliyor.
Bol bol örnekler vererek, anlatmak istediklerinin altını tekrar tekrar çiziyor.
Ben öykü yazıyorum ve şimdilik roman yazmaya niyetim yok. Ama iyi bir roman okuruyum. Bu kitaptan sonra daha da iyi okur olacağım kesin 🙂
Eskiden de okuduğum romanın konusuna, kurgusuna, üslubuna, akışına, biçim ve düzenine dikkat eder ve kendimce irdeleyerek, çözümlemeye çalışırdım.
Bu kitapla birlikte o çözümlemeyi nasıl zenginleştirebileceğimi öğrendim. Romanın öyküsüne kapılıp giderken, kaçırdığım bazı ayrıntıları yakaladım.
O anlamda da en çok, Dönüşümler ve niteliksel sıçrayışlar, Gizli bilgi, Matruşka ve Bardak telefonu bölümlerini sevdim ve çok şey öğrendim.
Bardak telefonu yönteminden bahsetmeden geçemeyeceğim. Marıo Vargas Llosa bu yöntemi şöyle tanımlıyor:”İki veya daha fazla olayın farklı zaman, mekan ve gerçeklik düzeyinde meydana gelmesi, anlatıcının kararıyla anlatımın bütünlüğünde birleşmesi ve bu birleşim veya karışım tarafından şekillendirilmesi sonucunda, birbirinden ayrı anlatılsalardı sahip olamayacakları bir anlatım”.
Buna da örnek olarak, ”Madam Bovary”deki ikinci bölümün sekizinci kısmındaki, ”Tarım şenliği” sahnesini veriyor.
Şimdi ilk iş ”Madam Bovary’ kitabını ve özellikle de o sahneyi bu gözle tekrar okumak olacak 🙂
Okumak, okumak, okumak.
Okunan bir kitabın peşinden sürüklediği diğer kitapları da okumak. Zenginleştikçe zenginleşmek.
Benim mutluluk kavramım bu galiba 🙂
0 Comments