Çok uzun zamandan beri bir roman beni bu kadar derinden sarsmamıştı 🙁
Ben bugüne kadar Mehmet Uzun’un hiçbir kitabını okumadım. Bu kitap da tesadüfen elime geçti.
Ama okumaya başlar başlamaz hikaye beni kendine bağladı ve bitene kadar de bırakmadı 🙂
Öyle bir hikaye ki insanın canını acıtıyor ve söyleyebilecek bir şey bırakmıyor 🙁
Zaten yazarın da söylediği gibi, ‘’Ölümün soğuk yüzü karşısında sözün bir değeri kalmaz’’.
En ilginç olan da, ölümün en korkunç ve acımasız hallerine şahit olurken, ölüme hükmeden adamın sonunda ölüme tutsak olmasına üzülmek oluyor…
Ben gerçekten ölüm makinesine dönüştürülen Baz’ın hayat hikayesinden çok etkilendim ve ölümüne üzüldüm 🙁
Çünkü onun dünyasında gerçekten kimin iyi, kimin kötü olduğuna karar vermek zor. İyilikler ve kötülükler içi içe geçmiş. Hatta gerçekler bile yer değiştirmiş 🙁
Evet, ölümlerin en korkunç olanlarını anlatan, her satırı ölüm kokan bu kitabı bitirince, benim de tıpkı kadın kahramanı Kevok gibi yüreğimi sıkıştıran soru şu oldu:
‘’İnsan bir kimliğe, bir dine, bir dile sahip olarak dünyaya geliyor ve bunlarla büyüyüp, yaşıyor. Bunda insanın günahı, suçu ne?’’
Ve yine Kevok gibi, ‘’İnsanlar dilleri farklı, kimlikleri farklı diye birbirine düşman olmamalı’’ diye haykırmak istiyorum 🙁
Okuyun derim…
0 Comments