Bu kitap öylesine elime geçti…
Araştırıp, incelemeden, yazarı tanımadan, kafam dağılsın diye okumaya başladığım bir kitap 🙂
Çok akıcı bir dili var. İnsanı içine alıp, sürüklüyor.
Bir de konu benin en sevdiğim kelime etrafında dolaşıyor 🙂 Kitap 🙂
Dana adında, zeki, çalışkan ve güzel bir kadın, Bilgeliğin anahtarına ulaşmak için kitap sayfaları arasında, zorlu bir yolculuğa çıkmak zorunda kalıyor.
O da benim kadar kitapları seven ve onlara aşık bir kadın 🙂
Zihnini açtığında, kitaplardan gelen mırıltıları duyabilecek, o mırıltıların dünyasına dalabilecek ve orada yaşayabilecek kadar aşık 🙂
Onun anahtarı bilgidir. Bildiği, ya da öğrenmek zorunda olduğu bir şey. Yalanlardan ayıklanıp, ortaya çıkarılması gereken bir gerçek…
Anahtarı buluyor 🙂 Karşılığında bedel ödemek, acı çekmek ve kaybetmek olsa da 🙁
Hayat da zaten böyle bir şey işte… Hiçbir şeye bedelsiz sahip olunamıyor…
Masal tadında, içinde aşkı da, acıyı da, felsefeyi de gizleyen, sürprizleri bol olan, fantastik bir hikaye 🙂
Aslında bu kitap, Nora Roberts’in ”Anahtar” üçlemesinin, ikinci kitabıymış…
Yani ben olayın tam ortasına dalmış oldum 🙂 Ama daldığım için pişman olmadım 🙂
Size de tavsiye ederim…
” Bir insanın en yalnız anı, geçmişle kuşatıldığı andır…”
0 Comments