Alain de Botton bu kitabında bizi çok güzel bir yolculuğa davet ediyor…
Kitabı elimize alır almaz kendimizi o yolculuğun birbirinden farklı, renkli ve eğlenceli duraklarında buluyoruz 🙂
İlk duraklarımız Sıkıcı Kentlerin büyüleyiciliği, Hayvanat bahçesi, Yalnız erkekler, Havaalanları. Sonra ise Çalışmak ve Mutluluk, Özgürlük, Hüznün güzelliği, Mizah ve Yazmak…
Bu yolculuğun her durağında bol bol felsefe, tarih, edebiyat ve sanat kokusu var 🙂
Bu yüzden çok zevkli ve eğlenceli bir yolculuk 🙂
Beni en çok mutlu eden durak hangisi oldu?
Hüznün güzelliği 🙂
Neden mi?
Çünkü bana eskiden tren yolculuklarından ne kadar zevk aldığımı hatırlattı 🙂
Yazarın da dediği gibi: ‘’Vagonun tekerlekleri hızla raylara sürtünüp, ses çıkarırken kompartmana egemen olan derin sessizlikte raylardan gelen tıkırtı ve camlardan görünen manzaranın etkisiyle derin düşüncelere dalarız, normal kişiliklerimizden uzaklaşırız. Tekdüze dünyamızda yaşarken pek aklımıza gelmeyen düşünceler ve anılar ile baş başa kalırız…’’
Ben yürürken ve yolculuk yaparken çok yoğun düşünürüm, kafamda çok, ama çok yazı konusu uçuşur ve yazdıkça yazarım 🙂
Öyle anlarda beynimdekileri kaydedecek bir alet olmasını çok isterim… Unutmamak ve hepsini yazabilmek için 🙂
Yazarın şu sözüne de sonuna kadar katılıyorum: ‘’Ulaşım araçları arasında düşüncenin gelişimine en çok yardım eden araç tren olsa gerek’’ 🙂
Bu yolculuk sırasında bana en ilginç gelen ise, yazarın, havaalanlarına sadece iyi vakit geçirmek için gitme fikri 🙂
‘’Telaşa düşmeden, bir resme bakar gibi bakarak. Havaalanını bir baleyi seyreder gibi seyrederek eğlenmek…’’
En kısa zamanda denemeliyim 🙂 🙂 🙂
Eminim kitabı okursanız, siz de aynısını yaparsınız 🙂
0 Comments