Sonsuza dek Hemingway – Prof. Dr. Belma Ötüş Baskett


0

Hemingway denilince benim aklıma hep aynı soru gelir, ”Niye tüm yaşamdaki ameliyatlar anestezi kullanmadan yapılır?”.

Yaşadığı tüm olumsuzlukları fırsata çeviren, yaşadıklarını yazan ve bu sorunun cevabını eserlerinde vermeye çalışan, eşi bulunmaz bir yazar.

Savaş, ölüm, şiddet, yalnızlık konularını ancak onun gibi bir deha bu kadar güzel anlatıp, bizi vicdanımızla baş başa bırakabilir.

Hemingway’ın kullandığı kelime sayısı başka yazarlara nazaran çok azdır. Bunu bilerek ve isteyerek yapar. Az ve öz bir anlatımla derdini anlatmaktır onun amacı.

Benim onu sevmemin en önemli sebeplerden bir tanesi budur zaten. Ağda misali cümleleri uzatmadan, konuyu kelimeler arasına gömmeden, kestirmeden hedefine ulaşıyor. Bunu yaparken de okuyucuyu köşeye sıkıştırıp, sorularla baş başa bırakıyor.

Bazı okuyucular o köşeden çabucak kaçıp gidiyor. Sorulara cevaplar aramak yerine, Hemingway’ı sevmemeyi tercih ediyorlar. Bazıları da sonsuza kadar onunla birlikte içsel bir yolculuğa çıkıp, onun aradığını onunla birlikte bulmaya çalışıyor. Bazıları da onunla sevgiyle nefret arasında gidip gelen bir ilişki kuruyorlar.

Benimkisi ise sevgiyle kızgınlık arasında gelgitler yaşanan bir versiyon 🙂

Ortaokul yıllarında ”Yaşlı Adam ve deniz” romanını ilk kez okuduğumda, hem çok etkilenmiş, hem de tepki duymuştum. Sevmek istememiştim. Çünkü yaşlı balıkçıda, o güne kadar canımı çok acıtan ilk kişiyi, Osman dedemi görmüştüm.

Hani, Santiago’nun yaşam felsefesi ”İnsan yenilgi için yaratılmamıştır. Kişi yok edilebilir, ama yenilmezdir” ya. Bu nedenle köpekbalıkları ile ümitsiz bir savaşa girer… Dedem de annemle babamın sevgisi karşısında yenilip, gerçekleri kabullenmemek için son nesine kadar canımı çok acıttı. Hem de sırf anneme benzediğim için (:

Çocukluk işte o zaman öyle hissetmişim. Ama şimdi ”Yaşlı Adam ve deniz” tekrar tekrar okumaktan zevk aldığım ve en sevdiğim romanlardan biridir.

Gelelim Hemingway’a olan kızgınlığıma. Ortaokul ve Lise yıllarında onun da tıpkı babası gibi intihar ettiği için çok kızmıştım. Hem de 62 yaşında.

Ama sonra eserlerini tekrar tekrar okudukça onu daha iyi anladım. Çocukluğuna ve yaşamı boyunca yaşadıklarına baktıkça hak bile vermeye baladım.

Yazarın da dediği gibi, ”Hemingway şiddet içeren durumların yazarıdır. Hem kendi özel yaşamı, hem de romanlardaki yaşamı şiddet doludur”.

Hemingway’ a göre, ”Yaşam şiddet içeren anlamsız bir dünyada oynanan bir tiyatro oyunu gibidir”. ”O yüzden de onun kahramanları hep bu anlamsız ve tutarsız dünyayı düzeltmek için cesur bir atılım yapar. Kişi yenilgi ve ölümle karşı karşıyadır. Sön sözün ölümün söylediği bir alanda, kişinin çaba göstermekten vazgeçmemesi dokunaklı ve umut vericidir”

Hemingway hemen hemen bütün yapıtlarında ölümün felsefesini yapar. ”Boğa güreşinden şiir çıkarır”. Boğa güreşine yakınlık duyar ve kendini o matadorun yerine koyar. Ona göre iyi matadorlar ”yüce öldürücülerdir” ve onları Tanrı ile eşit görür. ”Matadorlar gururla öldürürler. Boğa güreşinde gurur önemli bir rol oynadığına göre, matadoru yücelten de yaptığı işten zevk almasıdır”.

Eleştirmen Nathan Scott’a göre Hemingway ”ruhani bir yazar” ve ”Romanlarındaki şiddet olguların altındaki drama, ruhun Tanrı’yı bulmak için yolculuğudur”.

Hemingway’ın dramı doğduğu evde başlar ve hayat boyu peşini bırakmaz. Mutsuz bir çocuktur, çünkü annesi dindar ve baskıcı bir karakter. 17 yaşında savaşa katılmasının sebebi de annesinden uzaklaşmak istemesi. Ama savaşta o kadar çok anlamsız ölüm görüyor ki, ölüm konusu onun için bir takıntı haline geliyor.

Savaşta gördüklerini unutmak için av, balıkçılık ve boğa güreşine ilgi duymaya başlıyor. Bu geleneksel ve törensel öldürme şekilleri ona ilaç gibi geliyor. Hayata ve ölüme meydan okuyarak, üstünlüğünü ispatlama çabası da o yüzdendir. Yaralanması, sakatlanması da hiç önemli değildir.

”İnsan yarattığı sürece yaşar ” felsefesini savunan bir insan olarak Hemingway, sağlığı kötüye gitmeye başladığında ve yazma konusunda kendisini yetersiz hissetmeye başladığında neden intihar ettiği daha iyi anlaşılıyor 🙁

Bu kitabı mutlaka okuyun derim.


Like it? Share with your friends!

0
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir