Var mısın? Doğan Cüceloğlu


1
2 shares, 1 point

”Bilgelik, hiçbir kötü tarafı olmayan bir insan olmak değil, kötü taraflarının olduğunu bilen ve bunu yönetebilen insan demektir”

Bu kitabı aylardır resimde görüldüğü şekilde kitaplığımda tuttum. Her gün gözüme takılıp, bana güven vermesi ve yüreğimi ısıtması için. Ama aynı zamanda varlığı beni hüzünlendirdiği için okumayı hep erteledim.

Yüreğimi ısıtıyordu çünkü Doğam Hocanın bende çok farklı ve özel bir yeri vardı.

Sonsuz anlayış, sonsuz güven, sonsuz umut, sonsuz sevgi kaynağımdı. Beni asla terk etmeyecek güç kaynağımdı.

O yüzden bu son kitabını okumayı hep erteledim. Okuyunca yokluğunu kabul etmek zorunda kalacağım için. Belki de o yüzden on beş- yirmi gün sürdü okuyup, bitirmem 🙁

Yer yer gülümseyerek, çokça hüzünlenerek, bazen de ağlayarak geçti bu süre, Ama her kitabını okuduğumda olduğu gibi hafiflediğimi, arındığımı, kendimi bir damlacık daha iyileştirdiğimi hissettim. Yüreğime ve beynime yeni umut tohumları ektim.

Doğan Hocanın, Deniz Bayramoğlu’nu seçmesi çok isabetli olmuş. Kendisini de çok severim.

Onun sorduğu sorular, soru sorma biçimi beni bir nehir kıyısında oturmuş, onları seyrediyormuşum gibi hissetmeme sebep oldu.

Yani kocaman kocaman ağaçların altında, kuşların ve böceklerin vızıltısı eşliğinde, çiçeklerin üzerinde dans eden kelebeklerin arasından akan bir nehir kenarında oturmuş, ayaklarımı suya sokmuş, pür dikkat onları dinledim 🙂

Dinlerken yüzlerindeki hiçbir mimiği kaçırmadım. Gözlerdeki ışığı ve etraflarındaki her şeyi güzelleştiren gülüşlerini de…

Doğan Hocanın bir çok kitabını okumuş olmama rağmen, yine çok ama çok şey öğrendim, sonrasında saatlerce üzerinde düşüneceğim notlar kaydettim yüreğime ve beynime.

Merak, keşif, bilgelik, okumak, anlamak, araştırmak, hayatın anlamını sürekli sorgulamak; kendinle, kendi özünle haşır neşir olmak, kendinle sürekli iletişim halinde olmak, hatalarla yüzleşmek, yenilmek, tekrar tekrar yeniden başlamak…

Bu ve benzeri konular oluşturuyordu zaten bizim ilişkimizin yapıtaşlarını. Hayat yolculuğumu aydınlatan, tökezleyip düştüğümde gülümseyerek, yeni çıkış yolları bana gösteren mentorum. Öz dedemden sonra en çok güvendiğim mentorum 🙂

Bireysel yolculuğumda başka mentorlarım da oldu, ama onun yeri hiç değişmedi. Değişmeyecek de. Onun güneş gibi gülümseyen yüzünü, bana öğrettiklerini asla unutmayacağım. Hayatımın sonuna kadar onun gibi öğrenmeye, araştırmaya, yani keşif yolculuğuma devam edeceğim 🙂

Yazımı Doğan Hocanın anlatmayı çok sevdiği Çin kamışı hikayesiyle noktalamak istiyorum…

‘Çin kamışı adı verilen bir tür ağaç var; mobilyası değerli, yıllarca kalitesini koruyor ve estetik bir görünüme sahip. Çin kamışı yetiştirmek istersen uygun tarlayı seçeceksin, tarlayı süreceksin, gübreleyeceksin, ağacın tohumunu dikkatle dikeceksin ve bakımı devam ettireceksin. Beş yılın sonunda fidanlar çıkıyor, filizlenmeye başlıyor. Bakımına devam ediyorsun ve o zamana kadar sadece derinliklere kök salma ile uğraşan Çin kamışı ancak yedinci yılın sonu bitip, sekizinci yıla girdiğinde sanki zamanı telafi edermiş gibi bir yıl içinde on beş metre boy atıyor, serpiliyor ve kırk metreye kadar uzanan muhteşem bir ağaç oluyor…”


Like it? Share with your friends!

1
2 shares, 1 point
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir