”Kan inatçı bir metres gibiydi. Bir kez hoşuna giden bir şeye bulaştı mı, bir daha kurtulmak imkansız bir hal alabilirdi”
Korkak bir insan olmama rağmen, seri katillerin zihinlerinde olup bitenleri çok merak ederim. Bu kitabı da bu sebeple okumaya niyetlendim. Ki, burada dahi bir katilin hikayesi söz konusu.
Okumaya başlamadan önce korkunç, akla ve mantığa aykırı olaylara ve cinayetlere kendimi hazırladım. Ama o hazırlık hiçbir işe yaramadı. Daha ilk sayfalardan tüyler ürpertici ve kan donduran bir cinayetle karşı karşıya kalmış ve onu çözmeye, katili tahmin etmeye; peşinden gelecek olan diğer cinayetleri de beklerken buldum kendimi.
Hem de öyle böyle cinayetler değil üstelik. Kesilen kulaklar, yüzülen deriler, canlı canlı bıçak ve kaşıkla çıkarılan gözler; fareler tarafından kemirilen bedenler 🙁
Hikaye çok zekice bir kurguyla ve akıcı bir dille yazılmış. Gerçekten bir nefeste okunabilecek bir kitap. Başladığınızda, elinizden bırakamıyorsunuz.
Ben bir buçuk günde okudum. Uykusuz kalmayı göze alsaydım bir günde bitirirdim 🙂
Ben katili çok çabuk tahmin ettim, ama ancak kitabın sonunda emin olabildim.
Hikayenin merkezinde Dedektif Porter ve katil var. Katil de öyle bir katil ki, hikayesini okurken ondan korkuyorsunuz, anlamaya çalışıyorsunuz, çok ama çok kızıyorsunuz, yer yer ona acıyorsunuz, hatta sonunda birazcık da sevmeye başlıyorsunuz.
”Bir katili sevmek mi?” diye karşı çıkabilirsiniz. İnanın bana, kitabın son sayfasına geldiğinizde yaptığı bir jestten dolayı, ona sempati duyarken kendinizi yakalayacağınızı garanti ediyorum. Bir anlık bile olsa 🙂
Hikayenin anahtar cümlesi: ”Eğer günahlarından ötürü bir babayı cezalandırmak istiyorsan, ona evlat acısı tattırmalısın”.
Evet babalar ve çocuklar. Anneler. Ah o anne olmayı hak etmeyenler…
Bir çocuğu iyi bir insana, ya da canavar, hatta seri bir katile dönüştürmek anne ve babanın elindedir. Özellikle de annenin elindedir 🙁
Kitabı okursanız, neden böyle düşündüğümü anlayacaksınız.
Yazımı, dahi katilin not defterindeki şu satırlarıyla noktalamak istiyorum: ”Sadece eylence olsun diye adam öldürürüm. Gerekmediği halde cinayet işlerim. Nefret ettiğim için öldürürüm. Açlık gibi bir ihtiyaç bu. Sadece akan kanı görünce, ya da acı çekmekte olan birinin çılığını duyunca tatmin olan bir açlık”.
0 Comments