Ben bu kitabı yazan adamı sevdim 🙂
İlk önce Ayşe Arman’nın bir röportajından haberim oldu kendisinden.
Sonra da bir arkadaşım, ısrarla kitabını okumalısın diye diretti.
Benim televizyonla aram olmadığı için, çıktığı programlardan haberim yok.
Kitabı okumadan önce de etkilenmemek için internete girip, araştırma da yapmadım.
Çünkü ben insanların önce yazdıklarıyla ilgilenen ve etkilenen bir insanım. Sonra da konuştuklarından 🙂
Ben bu adamın hayat hikayesini, hayat felsefesini; öğrendiklerini ve öğretmeye niyetlendiklerini sevdim 🙂
Çünkü, “bedenden akla, akıldan yüreğe doğru yol almaya sevdalı, kendini tanımaya, bilmeye sevdalı” bir adam.
Çıkmış olduğu içsel yolculuğu, “kendimle karşılaşma” olarak tanımlamasına bayıldım.
“Kendimle karşılaşıyordum. Herşey çıplak, keskin ve sertti. Sessiz kaldıkça arınıyor, arındıkça iyileşiyordum…”
Acılarını, kayıplarını, vedalarını, yolunda ona ışık tutan öğreti ve öğretmenlerini çok samimi ve içten bir dille anlatmış.
Etkilenmemek, ondan ilham alıp yeni yolculuklara çıkmamak imkansız…
Hele hele söz konusu zihinsel jimnastik ve Mevla’na ise 🙂
Yogaya gelince…
Yazarın da dediği gibi, “Bazı mekanlara çağrılırsan gidebilirsin.
Ya da şöyle de diyebiliriz: Hazır olduğunda bazı mekanlara çağrılırsın:)
Eminim ki, ben de hazır olduğumda Mert Güler’le karşılaşacağım mekana çağrılırım 🙂
Onunla yüz yüze konuştuktan sonra da yepyeni bir yolculuğa çıkacağımdan da eminim 🙂
“Hakikat birdir, fakat ona giden yollar bindir…”
Okuyun derim…
Belki siz de kendi hakikatiniz için bir ipucu bulursunuz 🙂
0 Comments