Bu kitabı okurken, yazarın bir sihirbaz olduğunu düşünmeden edemedim 🙂
Çünkü 150 sayfalık romanında cümlelerle ve konularla oyun oynarcasına kocaman bir dünya sığdırmış 🙂
Gerçeklik ile kurmaca arasında gelgitler yaparak, sanattan toplumsal ilişkilere; tarihin karanlık köşelerine saklanan gerçeklerin sebep olduğu bireysel çatışmalara ve hayatın olmazsa olmazı aşk, sevgi, sadakat konuların üzerinde bizi düşünmeye davet ediyor.
Olayların başkahramanı, 56 yaşındaki ünlü öykü yazarı Emanuel İsidore Lonoff.
”Hikayelerini yaşamıyor olmaktan üreten ”, ”Hayal gücümün sınırlarına karşı bir tiksintiyi dile getiriyorum” diyen ve ”Etkilenmediği kadar da etkilemeyen, noksansız bir insan” olduğunu kabul eden bir yazar 🙂
Herkesten ve her şeyden uzak yaşayan yazar bir hafta sonu, genç bir hayranını evine davet etmesiyle dünyası alt üst olur.
Gelecek vaat ettiğine inandığı 23 yaşındaki Nathan ile sanatsal konuları tartışmayı planlarken, beklenmedik olaylar yaşanır.
35 yıllık karısı Hope, isyan edercesine sıkıcı mahkum hayatına son vermeye karar verir ve yazarın genç, güzel ve gizemli asistanı Amy Belette’ye yerine geçmesini emreder.
Amy zaten yazara aşıktır, ama onu etkilemek için kullandığı Anna Frank rolüne de kendisini fazlasıyla kaptırmıştır 🙁
Hope’nin ortaya döktüğü gerçekler genç asistanı korkutmakla kalmayıp, ”Onun birlikte yaşamıyor olduğu kişi sen olacaksın bundan sonra” cümlesi arkasına bakmadan, kaçmasına sebep oluyor.
Yaşanan bütün bu olaylardan kazançlı çıkan tek kişi genç yazar adayı oluyor 🙂
Çünkü hem sanata dair, hem de hayata dair çok şey öğrenmiş oluyor.
Okuyun derim 🙂
0 Comments