”Çoğu insanın cesur mu, yoksa korkak mı olacağını koşullar belirler”
Onbeş yaşındaki bir çocuğun iyileşirken, hayatı öğrenme hikayesi. Acılarla dolu, ama okuyan herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği, sımsıcak, sevgi dolu bir hikaye.
Sevgi dolu çünkü bu hikayede öğretmen Büyükbaba ve Doğa Ana.
Yani yazar, hayata ve insana dair her şeyi, doğanın bütün gerçekliği ve güzelliği ile harmanlayıp, hikayenin içine çok güzel serpiştirmiş. Her satırı bilelik kokan, fazlasıyla gerçekçi, ama bir o kadar da büyülü bir hikaye.
Su gibi akan bir dil. Daha ilk satırından okuyanı ele geçirip, peşinden nefes nefese sürüklüyor 🙂
Ölüme terk edilmiş bir kasabada, tepelerle dağların arasında kalan daracık vadilik alanlarda çiftçilerle hayvanların eşit sayılabilecek bir çaresizlik içinde çırpınması. Maden ocaklarının doğaya, insana ve insan ilişkilerine eşit derecede zarar vermesi. Dağları satın alma hırsına kapılan insanların, o dağların ve orada yaşayan insanların anılarını da satın aldığını düşünmekten zevk alması 🙁
Büyükbabaya gelince…
Söylediği ve yaptığı her şeye sevgi katan, ”Cesaretin, düşünecek vaktin varken kendini riske atmak” olduğunu söyleyen Bilge adam. Herkesin sahip olmayı isteyebileceği bir hazine 🙂
Acılarla dolu, ama insanın yüreğini ısıtan, sımsıcak bir hikaye.
Bizi bize anlatan, özümüzü hatırlatan, bildiklerimizi yeniden öğreten de bir hikaye. Okumadıysanız, mutlaka okuyun derim 🙂
0 Comments