Bilge ve Bilgelik


0

Çocukluğumda dedemim ve anneannemin bana anlattıkları bilgelik hikayelerini çok severdim.

Masallardan daha sahici ve ilginç geliyorlardı bana. O hikayelerden o kadar çok etkilenirdim ki bir köşeye oturup, saatlerce düşünüyordum. Bilge neden böyle yapmış ve bu sonuç ne anlama geliyor. Öyle değil de böyle yapsaydı ne olurdu acaba…

Sorular arasında sıkışınca da dedeme başvururdum. Çünkü benim için dünyadaki en büyük bilge oydu.

Dedem de ne kadar yorgun olursa olsun, beni başından savmak için sorularıma basit cevaplar vermezdi. Sabırla dinler ve sorularıma başka sorularla cevap verirdi. Mesela: ”O su olmasaydı o bilge karşıya nasıl geçerdi: Kuş ötüp onu uyarmasaydı ne olurdu…” gibi.

Ben de o yaşlarda bilgeliğin soru sormak, daha çok soru sormak olduğuna karar verdim 🙂

Daha sonra kendimce felsefe ve psikolojiyle ilgilenmeye başladığımda sorduğum ve üzerinde düşündüğüm sorular arttı.

Varoluşsal bilgi ve bilgeliğe giden yolda, psikoterapinin felsefeyle kol kola yürüdüğünü ve bu yolculuk sırasında birbirinden etkilenip, bir biriyle derin bağlarla bağlanıp, bağlanmadığını düşünen kişileri takip etmeye başladım. Irvın Yalom da bunlardan biridir 🙂

Yalom’un üzerinde derin iz bırakan, Herman Hesse tarafından yazılan bir bilgelik hikayesini paylaşarak, sizleri de soru sormaya davet etmek istiyorum…

”İki tanınmış şifacı Jaseph ve Dion, Kitab-ı Mukaddes zamanlarında yaşıyordu. İkisi de son derece etkili olmalarına rağmen farklı şekillerde çalışıyorlardı. Daha genç olan şifacı Joseph, hastaları sessizce, eşsiz bir yetenekle dinleyerek iyileştiriyordu. Hacılar Joseph’ e güveniyordu. Onun kulaklarına dökülen acı ve kaygı çöl kumları üzerindeki su gibi buhar olup uçuyor ve tövbekarlar onun huzurundan, içlerini dökmüş ve sakinleşmiş olarak ayrılıyordu. Öte yandan yaşı büyük olan Dion, yardımını isteyenlerin açık açık üstüne gidiyordu. İtiraf etmedikleri günahlarını tahmin ediyordu. Muazzam bir yargıç, terbiyeci, azarlayıcı, yola getiriciydi ve karşısındakini etkin müdahaleyle iyi ediyordu. Tövbekarlara çocuk gibi davranarak öğüt veriyor, kefaret belirleyerek ceza veriyor, haç yolculuklarına çıkmalarını ve evlenmelerini emrediyor, birbirine düşman olanları barışmaya zorluyordu.

Bu iki şifacı hiç tanışmamış ve yıllarca rakip olarak çalışmıştı; ta ki genç şifacı Joseph ruhen hastalanıp karanlık bir umutsuzluğa düşene ve kendi canına kıymakla ilgili fikirlere kapılana dek. Kendi iyileştirme yöntemleriyle şifa bulamayan genç adam, Dion’dan yardım istemek üzere yolculuğa çıktı.

Yolculuğu sırasında Joseph bir vahada dinlendi ve orada daha yaşlı bir gezginle sohbete koyulup ona çıktığı yolculuğun amacını anlattı. Yaşlı adam şöyle dedi: ”Ah, bu gerçekten mucize. Ben aradığın adamın ta kendisiyim”. Dion hiç tereddüt etmeden genç ve umutsuz rakibini evine davet etti ve orada yıllarca birlikte yaşayıp çalıştılar. Joseph önce bir öğrenci, sonra bir meslektaş oldu. Yıllar sonra yaşlı adam hasta düştü ve ölüm döşeğindeyken Joseph’i yanına çağırdı. ”Sana anlatacağım büyük bir sırrım var” dedi. ”Uzun zaman sakladım bu sırrı. Vahada karşılaştığımız ve senin bana, beni görmeye geldiğini söylediğin geceyi hatırlıyor musun?”

Genç adam, ”Elbette hatırlıyorum” diye cevap verdi. ”O geceyi nasıl unutabilirim? Hayatımın dönüm noktasıydı”.

Ölmek üzere olan Dion, Joseph’in elini tuttu ve şöyle dedi: ”Benim sırrım da şu: Ben de çaresizlik içindeydim ve karşılaştığımız gece senden yardım istemeye geliyorum…”

Irvın Yalom bu hikayeyi yardımlaşma, dürüstlük, ikiyüzlülük ve şifacı ile hasta arasındaki ilişki üzerine bir hikaye olarak çok ilginç bulmuş ve asıl terapinin bu iki adamın sadece insan olduklarını fark ettikleri ölüm döşeği sahnesinde gerçekleşip, gerçekleşmediğini merak etmiş…

Bu hikayeyi dedemle tartışma şansım olsaydı, ona soracağım sorular şunlar olurdu her halde: ”Yaşlı bilge neden dürüst davranmadı? Dürüst davransaydı ne olurdu? Dion Joseph’i iyileştirirken kendini de mi iyileştirdi, ya da onu iyileştirirken kendi derdini mi unuttu?” 🙂

Peki ya siz hangi soruları sorardınız 🙂


Like it? Share with your friends!

0
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir